20 Kasım 2007 Salı

ANGKOR WAT, KAMBOÇYA’NIN DÜNYA MİRASI

Siem Reap şehrine 7 km uzakta bulunan Angkor Wat devasa arkeoloji parkında, 9. yüzyılda başlayıp 12. yüzyılda sona eren Khmer İmparatorluğunun kalıntıları arasında dolaşırken, kendinizi mistik bir ormanda yürüyormuş gibi hissedeceksiniz. Devasa tanımlaması ise bu parkın gezilme ölçütlerinin gün olarak verilmesinden geliyor. Örneğin en büyük tapınaklardan biri olan Angkor Thom’un boyutları yaklaşık olarak 3x3 km. Zaten “Thom” un kelime anlamı “büyük” demek. Yani bir ucundan girip hiç bir şey ile ilgilenmeden diğer ucunda çıkmanız yaklaşık bir saat sürüyor ki, genelde çıkışlar giriş yaptığınız kapıdan oluyor, çünkü transportunuz sizi orada bekliyor. Tapınaklar arası mesafeler de bir o kadar zaman alıcı. Angkor arkeoloji parkına girişte bu yüzden 3 çeşit bilet satılıyor; bir günlük, üç günlük ya da altı günlük. Gün doğumundan önce kapılarını açan tapınak kompleksi günbatımı ile birlikte kapılarını kapatıyor. Çünkü fotoğraf meraklıları için gündoğumu ve batışında tapınakları ölümsüzleştirebilecekleri sanatsal kareler elde edebilmek ve o mistizmi yaşamak muhteşem bir duygu, hele bir de Budizm ile ilgiliyseniz.
Bir günlük biletin fiatı 20 dolar ve 1 günde ancak ana tapınakları gezebiliyor, bunların yanındaki minörleri ise ancak şöyle bir görebiliyorsunuz. Bir günde görebileceğiniz ana tapınak sayısı beş. Üç günlük bilet fiatı ise 40 dolar olup biraz daha detaylı gezebilmenize olanak sağlıyor. Yok eğer ciddi bir arkeoloji meraklısı iseniz ve kafayı bozup “ben hepsini görmeden dönmem buradan” deyip yaklaşık 42 tapınağı da dolaşmak istiyorsanız o zaman 60 dolar tutarındaki 6 günlük bilet sizin için tek çözüm. 3 ve 6 günlük biletler için vesikalık bir fotoğraf bulundurmayı unutmayın, biletiniz üzerine yapıştırılan fotoğrafınız ile birlikte geçerli. Gerçi her yurt dışı gezilerinizde “olmazsa olmazlar” listesine vesikalık fotoğraf da koyun. Örneğin Kamboçya sınırında dolduracağınız vize formunuza bir vesikalık fotoğraf iliştirmeniz gerekiyor. Buradan da Kamboçya’yı bizlerden vize isteyip ve ama vizeyi sınırda verdiği ender ülkeler listesine koymuş oluyoruz.Milattan sonra 3. yüzyılda bölgede Çinlilerin ticaret partneri olan Funan eyaleti hem ekonomik hem de askeri açıdan güçlü konumdadır. Çevredeki diğer eyaletler Funan altında yönetilmektedir. Ancak her uygarlığın bir gün yıkılacağı prensibini haklı çıkartırcasına 6. yüzyıla Funan’ın gücü azalır buna karşılık Funan yönetimi altında bulunan bir diğer eyalet olan Chendla güçlenir. Çeşitli savaşlar, parçalanan ve birleşen eyaletlerin oluşturduğu coğrafi sınırlar sonunda bu günkü Tayland ile Kamboçya’nın Khmer kesimi ki, Angkor Wat ın bulunduğu kesim, Chendla hakimiyeti altına girer. Ancak güçlü konumuna karşın Chendla’da küçük eyaletlere bölünmüştür. 7. yüzyıl ortalarında Chendla’nın İmparatoru I.Isanavarman’ın ölümü ile bölünen eyaletlerin bir kısmı halefi I.Jayavarman’ın önderliğinde tekrar bir araya getirilir. Bu eyaletler Angkor imparatorluğunun temellerini oluşturur. II. Jayavarman’ın başa geçmesi ile birlikte eyaletleri 9.yüzyıl başlarında, kendisinin yönettiği tek yönetim altına biraz da zor kullanarak katar. Kendisi de Hinduizmin bir mezhebi olan Linga kült’ünden geldiği için “Tanrı Kral” ya da “Cihanın Kralı” olur. Daha sonraki halefi II. Jayavarman ise büyük bir ihtimalle askeri kaygılardan ötürü imparatorluğun başkentini Roluos dan Kulen dağına taşımıştır. Yine neden bilinmez buradan tekrar Roluos’a geri gelmişitr. Roluos Phnom Penh – Siem Reap yolu üzerinde olup eğer özel araç ile geliyorsanız görülmesi gereken yerlerden biridir. Çünkü burası imparatorluğun başlangıç noktası ve ilk başkentidir. Yapılar ve tapınaklar üzerindeki inanılmaz oyma işçilikleri kesinlikle meraklıları için birinci dereceden önem taşımaktadır.
Yine her imparatorlukta olduğu gibi kardeşler arasındaki taht kavgalarından dolayı I. Yasovarman Roluos’daki imparatorluk sarayını yakarak daha önceden bugünkü Angkor bölgesindeki yaptırdığı yeni kraliyet sarayına taşınarak başkenti buraya taşır.
Gel zaman, git zaman, o kral, bu kral derken hepsi birbirinden güzel, birbirinden nadir oyma işçilikleri ile bezenmiş tapınakları, sarayları, su rezervleri ile Angkor’un mistik sanatsal yapısını oluşturdular. Yapılarda dönemin ve Kralların eğilimleri doğrultusunda Hindu (Shiva), Hinduizm, Budizm’in etkileri görülmektedir. Ancak Khmer insanlarının bu mirasın yaratılmasında gösterdikleri sanatsal gücünü de göz ardı etmemek gerekiyor.
Zaman içersinde olanlara baktığımızda ise Hiduizm veya Budizmin üstün gelme çabaları sonucunda çıkan savaşlar, başa gelen kıralın bir öncekinin eserlerini tahrip etme, kendi yapılarını yaptırma gibi devinimler görüyoruz. Sizlerin gezeceği tapınakların büyük bir kısmı ve de en önemlileri son zamanın Kralları tarafından yaptırılmıştır. İmparatorluğun son devirlerinde başa gelen VIII. Jayavarman’ın ölümü ile Theravada Budizmi imparatorluğun ve bugünkü Kamboçya’nın dini olarak baskın kalır. Bundan sonraki Kral zamanında ise Siam Krallığı ile başlayan savaş ve kuşatmalar sonucunda Angkor Thailer tarafından yağmalanır, arkasından başkent Phnom Penh’e taşınır. İmpatorluğun tam olarak nasıl sona erdiği, Angkor da yaşayanların tam olarak nereye nasıl gittikleri ise yazılı kaynaklarda yok. 16. ve 19 yüzyıllar arasında Angkor misyonerler tarafından ziyaret edilmekte, ara sıra yoklanmaktadır. Ancak 1860 da Angkor Wat’ı sanki yeni birşey keşfetmişçesine Fransızlar dünyaya duyurmuştur.
Siem Reap, Angkor Wat’ın duyurulması ve turistik bir değer taşımaya başlaması ile ve özellikle Pol Pot rejiminin de sona ermesiyle gelişmeye devam eden bir şehir. 5 yıldız otellerden, ucuzcu sırt çantalı turist sınıfına hitap eden “guest house” lara kadar her sınıf konaklama mevcut. 15 dolar karşılığında klimalı, sıcak sulu, banyolu, tv ve buzdolabı olan iki kişilik bir otel odası Siem Reap için lüks sınıfı bir otel sayılır. 5 dolarlık odaları olan oteller de mevcut, bazıları içine girilemeyecek derecede, bazıları ise makul sınırlar içinde. Seçim size kalmış.Angkor Wat’ı gerçekten tanımak ve keşfetmek istiyorsanız ya bir rehber tutun ya da ülkenin her yerinde satılmakta olan rehber kitaplardan birini edinin. Bir tavsiye; rehber kitabı Kamboçya’dan da elde edinebilirsiniz. Bu ülkede korsan kitap yayını inanılmaz boyutlarda. Angkor Wat hakında veya bölgedeki ülkelere ait Lonly Planet kitaplarının kuşe kağıda renkli ve kaliteli baskılarının fiatları 2-5 dolar arasında. Rehber tutacaksanız tutmadan önce biraz sohbet edin, ingilizcelerini anlayabiliyorsanız tutun, çünkü dilleri artıp azalan veya tersi olan vurgular üzerine kurulmuş bir dil, Sanskritçenin türevlerinden. Bu durumda dilleri ingilizceye pek dönmüyor ve rehberli bir gezi eziyete dönüşüyor. Hem ana tapınakların girişlerinde rehber bulmak mümkün hem de Angkor Wat girişindeki bilet gişesinde tüm gün için rehber tutmanız mümkün. Her bir tapınağın kendi hikayesi dışında her bir köşesindeki binlerce heykelin, tasvirin, oymanın bir hikayesi var, dolayısı ile az birşeyler bilip gitmekte ya da rehber tutmakta fayda var.
Önem sırasına göre tapınakları ve diğer yapıları sıralayacak olursak; Angkor Wat (ülkenin bayrağında da bulunuyor), Bayon, Angkor Thom, Banteay Srey, Ta Prohm, Preah Khan, Phnom Bakheng. Daha sonra ikinci derecede görülesi yerler ise; Banteay Kdei, Baphoun, East Mebon, Neak Pean, Phimeanakas, Pre Rup, Ta Som, Filler terası, Leper Kralı terası, Thommanon. Ve isimlerini yazmadığım 3. dereceden onlarcası. Angkor dışındakiler ise Siem Reap’ın 13 km güneyindeki Roluos Bölgesindeki tapınaklar ki, sayıları 7 adet olup görülmesi gerekenler Preah Ko, Bakong ve Lolei ve Angkor’un 20 km kuzeyindeki Banteay Srei.
Yine tüm rehber kitaplarda bir, üç veya 6 günlük tur için hangi tapınakları hangi sıra ile gezmeniz gerektiğine dair sayısız tavsiye bulabilirsiniz. Yolda tanıştığım ve burada 5 senedir bir Japon şirketinde çalışan Malezyalı bir Çinlinin tavsiye edip, benim de uyguladığım rota ise şöyleydi. Önce Angkor Thom ve Bayon, buradan Preah Khan, arkasından, Ta Prohm, Banteay Kdei ve finali ise Angkor Wat ile yapıyoruz. Bu rota üzerinde bir düzine kadar da ikinci ve üçüncü dereceden tapınaklar var, bir günlük rehberli turda iseniz bunların bir kısmı es geçiliyor, kendiniz bir motosiklet ya da bisiklet kiralayıp geziyorsanız en azından fotoğraf çekmek için bir kaç dakikalığına durabilirsiniz, vakit arttırdıysanız atladığınıza geri dönebilirsiniz.
Dediğim gibi tüm turların finali Angkor Wat ile yapılıyor. Bundan amaç güneş batımında kulelerinden çok güzel görüntülerin alınabilmesi ya da romantik anların yaşanması, ya da kendinizi Nirvana’ya varmış hissedeceksiniz, belli mi olur?? Ancak, son yıllarda Angkor Wat erimeye, taşlar, duvarlar dökülmeye başladı. Yabancı ülke üniversiteleriden ekipler, bilim adamları bunu araştırıyor, çeşitli sebepler öne sürüyor ve önlemler almaya çalışıyorlar. Şu an için aldıkları önlem, Angkor Wat’ın kulelerine insanların çıkmasına kapatılmış olması. Yani Nirvana’ya ermek için günbatımında kulelere çıkma hayellerinizi şimdilik rafa kaldırın. Ve günbatımını arkanıza alarak Angkor Wat’ı muhteşem silüetini ölümsüzleştirin.
Ana tapınakların etrafında eğer Kamboçya yemeklerine karşı allerjiniz yoksa turistlere yönelik her türlü yemek seçeneği var. Yine her tapınak etrafında ananas ve başka tropikal meyve satan kişiler var. Yola çıkmadan önce bir büyük suyu Siem Reap’dan alın, Angkor içinde iki misli fiyata satıyorlar. Dolaşırken çok terleyeceksiniz çünkü.
Bu ülkedeki mevsim sıralaması şöyle; Kasım-Şubat arası soğuk ve kuru, Mart-Mayıs arası sıcak ve kuru, Haziran-Ağustos arası sıcak ve yağışlı, Eylül-Ekim arası soğuk ve yağışlı. Ekim sonu yağışlı mevsimin bitip kış mevsiminin başladığı zaman. İdeal mevsim kasımda başlayıp şubat’a kadar sürüyor. Tavsiyem ekim sonu ya da kasım başında gitmeniz. Soğuk dediysekte 20 derecenin altına inmiyor. Ben Ekim ayında 28-30 dereceyi gördüm. Yağışlar sonucu bölge yemyeşil oluyor, nehirler ve göller dolmuş oluyor. Görüntü açısından ideal zamanları yani. Yağışlı mevsimde hava bulutlu bile olsa güneş kreminizi yanınızdan ayırmayın, şapka güneş gözlüğü tabiki gerekecek. Ekim ayı içinde gidiyorsanız küçük bir şemsiye sizi bir çok sıkıntıdan kurtaracaktır. Hatta kış mevsiminde bile yakıcı güneşten korunmak için gerekiyor. Ha bir de sivrisinek kovucusu; klimasız bir otel odasında iseniz odada kullanabileceğiniz tablet türünden bir şey, ve bir de losyon olarak.
Kamboçya’nın başkenti Phnom Penh’e ulaşım komşu ülkelerde hava yolu ile veya yine komşu ülkelerden kara yolu ile yapılabiliyor, Vietnam’dan nehir teknesi ile de gelebilirsiniz. Siem Reap’a da hava yolu ile komşu ülkelerden direkt olarak ulaşmak mümkün. Ulaşım Phnom Penh’den otobüs (10 dolar) veya nehir teknesi ile (22 dolar) de sağlanıyor. Phnom Penh ve Siem Reap’a ulaşım için bütçenize göre çeşitli seçenekler ve kombinasyonlar var, talep gelir ve ilgilenen de olursa daha detaylı olarak da yazabilirim.

Hayallerinizi ertelemeyin...
Ali Akyol